Sarı, kırmızı, yeşil!..

Bugün önemli bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Renkler bize neyi anlatıyor?

Başlıkta yazdığım bu renkleri bir arada gördüğünüzde size neyi çağrıştırıyor?

PKK paçavrasını mı, poşuyu mu?

Eğer böyle düşünmeye başladıysanız, eli kanlı ruhu kara terör örgütlerinin amacına ulaşmıştır diyebiliriz.

Sarı, kırmızı, yeşil kazak giyen bir çocuğu, PKK’lı diye yaftalarsak vay bizim halimize…

O renkler gerçekten de onların tapulu malı mı oldu?

Sırf PKK’nın paçavrası sarı, kırmızı, yeşil diye hayatımızdan bu renkleri çıkarmamız mı gerekir, yoksa ‘renkler herkesindir’ diyebilmeli miyiz?

Sarı, kırmızı ve yeşili elimizden almalarına izin vermeyin.

****

Nevruz’u sahiplendiler diye, Türk’ün en önemli bayramı olan Nevruz’u kutlayamaz olmuştuk. Allah’tan mevzuyu çabuk çözdük de… Nevruz’un bir Türk bayramı olduğunu idrak edebildik. Az daha gelecek nesillerimiz Nevruz kutlayamayacaktı yoksa…

****

Yani aslında Türk, Türklüğünü bilse, ne kadar zengin olduğunu anlayacak ama…

Önceki akşam, Türk Dünyası Yörük Türkmen Birliği, Uludağ Üniversitesi ile ortak olarak düzenlediği iftar programında Türk Dünyası öğrencileri ile buluştu.

Ben de YeniDönem Gazetesi Genel Müdürü Enver Akasoy ve Sorumlu Yazıişleri Müdürüm Ali Şahin’le birlikte davetli olarak bu iftara katıldım.

İftarın ardından Uludağ Üniversitesi TÜDAM Otağı’na geçtik. TÜDAM Müdürü Doç. Dr. Erdem Özdemir, hem Türk Otağı’ndan hem Yörük’lükten hem de Türkmen’likten bahsetti bizlere.

Bursa Uludağ Yörük Türkmen Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı İrfan Tatlıoğlu, Otak’ta bulunanlara ‘Keyfiye’ hediye etti.

Tatlıoğlu, önemli bir yanlış anlaşılmayı da dile getirdi, ‘Bakın bu poşu değil, keyfiyedir’ dedi…

Sonra da başladı hikayesini anlatmaya…

****

Keyfiye, Türklüğü temsil eden bir objedir.

Sultan Alp Arslan Anadolu’yu ele geçirince, Türkler kafileler halinde yurt edinmek için Anadolu’ya gelir. Fakat yer kapmak adına birbirlerini tanımadıkları için yolda birbirleriyle kavga etmeye başlarlar.

O zaman aşiret reislerinden biri der ki, biz kendimize öyle bir obje bulalım ki, birbirimizi tanıyalım, kavga etmeyelim diyerek Orta Asya’ya haber gönderirler…

Aksakallı heyeti de nasıl bir şey olsun diye düşünürken o esnada açık havada yağmur yağar.

Yağmurdan sonra bir gök kuşağı oluşur.

Aksakallılardan bir tanesi der ki; “Bakın bu renkler, çok uzaktan fark ediliyor. Biz bu renklerden kumaşlar dokuyalım kervan başlarının omuzlarına atalım, karşıdan birbirlerini gördüklerinde akraba olduklarını bilirler ve kavga etmezler.”

İşte Keyfiye’nin adı da böyle geliyor.

Kardeşler birbirlerini gördüğünde keyiflenir, keyif alırlarmış.

Hoca efendi bu keyfiyeyi kervan başının, omuzlarına dua ile atarmış.

****

Şimdi gelelim keyfiyedeki renklerin anlamlarına.

Kırmızı, Türklerin sancaklarını temsil ediyor.

Beyaz, temiz bir hayatı temsil ediyor.

Yeşil, hem bizim doğaya olan sevgimizi hem de islamiyeti temsil ediyor.

Mor, Türkün engin hoş görüsünü temsil ediyor.

Sarı, buğday başağından dolayı bereketi temsil ediyor.

****

Bakmayın şimdi siz gök kuşağı renklerinin LGBT’lileri temsil ettiğine…

Gök kuşağı her zaman Türk’ün renkleridir.

Biz yeter ki sahip çıkalım.


Bu yazı 23.04.2022 Tarihinde YeniDönem Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir küçük incir meselesi vardı!

Aday olursa Kılıçdaroğlu'nun siyasi hayatı bitebilir!

Mudanya Belediyesi'nin hiç mi suçu yok?