Açık 102 bin atanan 15 bin!
Parmaklarımı bastığım klavyenin artık harfleri silinmeye başladı… En fazla kullandığım harfeler ise… ‘ÜCRETLİ ÖĞRETMENLER’ kelimesini oluşturuyor…
Türkiye’de öğretmen açığı 102 bin… Milli Eğitim Bakanlığı bu açığı ücretli öğretmenleri tüm özlük
haklarından mahrum bırakarak kapatıyor…
Bir de son müjdelerini
açıkladılar!... Neymiş?
15 bin öğretmen alınacakmış!
Ülkenin öğretmen açığı her geçen
günü büyüdükçe büyüyor… Kadroya ala ala sadece 15 bin öğretmen alıyorlar… Açığı
nasıl kapatacaklar?
Ücretli öğretmenlerle…
****
Ücretli öğretmenlerin çeşitli
platformlarda konuşmalarına şahit oluyorum…
“Eylem yapalım” önerisini “Cumartesi veya Pazar günü olmazsa eylem
yapmayalım…” diye yanıtlıyorlar…
“İş bırakma eylemi yapalım”
önerisi ise, “Arkadaşlar, biz
geleceğimizi düşünürken çocuklarımızın geleceğini karartmayalım, onların dersi
boş geçmesin… Sadece sesimizi yetkili mercilere sosyal medya üzerinden
duyurmaya çalışalım” diyorlar…
Bakın sosyal medya üzerinden diyorum, çünkü ücretli öğretmenlerin
problemlerini yazılı veya görsel medyaya
taşıyacak, onlara destek olacak herhangi birini bulamıyorlar…
Burada kendimi ve bazı meslek
arkadaşlarımı ayrı tutuyorum.
Ülkenin en büyük probleminin
niteliksiz eğitim olduğunu vurgulayan uzmanlar bile ücretli öğretmenleri görmezden geliyor…
****
Bundan birkaç yıl önce
muhalefetin etkinliği söz konusuydu. Fakat şimdi onun da önü kapandı.
Mesela, CHP Bursa Milletvekili
Lale Karabıyık, aynı zamanda partisinin Eğitim Politikalarından Sorumlu Genel
Başkan Yardımcısı… Hem komisyonlarda hem de meclis kürsüsünden dişe dokunur
çözüm önerilerini dillendiriyor fakat kimse görmüyor, duymuyor, yazmıyor…
CHP’li Vekil Karabıyık, benim
sürekli yazdığım ücretli öğretmenler konusunda değinmiş…
“Yaklaşık 102 bin öğretmen açığı bulunuyor; bu açık 85.513 ücretli
öğretmen ile kapatılmaya çalışılıyor. 2002 yılında 68 bin olan ataması
yapılmayan öğretmen sayısı 700 bini geçmişken 15 bin öğretmen ataması ile
övünülemez; kaldı ki bu dönemde emekli olan öğretmen sayısını da dikkate
almalıyız” diyor…
Hafızalarımızı tazelememize
yardımcı oluyor… 2002’de 68 bin öğretmen
atanıyordu. Aradan geçen 20 yıl sonunda atana atana 15 bin öğretmen atanıyor.
20 yıl önceki eğitim fakültesi sayısıyla bugünkü eğitim fakültesi sayısını bir
kenara koyup, her yıl kaç öğretmenin mezun olduğunu da hesaplarsanız… İşin
içinden çıkılamayacak bir hesaplama çıkıyor ortaya.
Vekil Karabıyık ayrıca
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Milli
Eğitim Bütçesi 2002 yılında sadece 7.5 milyar TL iken, 2022 yılında bu rakam
yükseköğretim dahil 274 milyar TL’yi aştı” sözlerini de hatırlatarak şöyle
bir kıyaslama yapıyor: “2016 yılında
Eğitim bütçesinin GSYİH’ya oranı yüzde 3.79 iken, 2022’de bu oran yüzde 3.47’ye
geriledi. Ayrıca 2002 yılında MEB bütçesinden yatırımlara ayrılan pay yüzde
17.18 bu oran 2022 de yüzde 8.05’e geriledi.”
Her şeyi olduğu gibi TL üzerinden
kıyaslamayı 20 yıl öncesine göre yapmayın lütfen…
20 yıl önce asgari ücret 200 TL
bile değildi belki, ama bu parayla bir aile geçiniyordu… Şimdi 4 bin 253 TL
olsa ne yazar? Kim geçinebiliyor ki…
Bir de 20 yıl önce asgari ücreti
işe yeni başlayanlar 3 ila 6 ay arasında bir süre alıyordu. Vasıfsız eleman
niteliğindeki paraydı bu. Şimdi ise; 10 yıllık çalışan bile asgari ücret
alıyor… Bilmem anlatabildim mi?
Kaldı ki, o dönem dershane öğretmeni veya özel okul öğretmeni
asgari ücretin 2 katından fazla maaş alabiliyordu. Hatta bazı öğretmenler niteliklerine göre devlet memurundan bile fazla
maaş alıyordu. Şimdi ücretli öğretmenin maaşı haftada 30 saate girse bile
asgari ücrete yetişemiyor.
10 yıllık ücretli öğretmenle
henüz mezun olmuş ücretli öğretmen aynı parayı alıyor.
Bir de liyakat da kalmadı.
Bugün 2 yıllık üniversite mezunu olan arkadaşlarımız da 5 yıllık
eğitim fakültesinden mezun olmuş arkadaşlarımız da ücretli öğretmenlik
yapabiliyor, hatta onlar da aynı parayı alıyor…
Bu ayıp değil de nedir?
Verin artık öğretmenlerimizin tüm özlük haklarını…
****
Son Söz!
Bugün son sözü Lale Karabıyık
söylüyor… “Ve yine öğretmen maaşlarını
en çok iyileştiren ülke Türkiye’dir denilse de OECD ülkeleri arasında
öğretmenlere ödenen ücret açısından sondan 5. durumdayız. Öğretmenler yoksulluk
sınırının altında maaş alıyor. Diğer taraftan yapılan zam ile enflasyondaki
artışı da kıyaslamayı unutmayalım; çünkü artış zaten gelmeden kayboldu.
Öğretmenlerin satın alma gücü her geçen gün düşüyor.”
Bu yazı 05.02.2022 Tarihinde YeniDönem Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder