Kuvva
Kitaplar, kahramanlık hikayelerimizle dolu…
Ne büyük savaşlar
yapmışız, ne şanlı zaferler kazanmışız…
Koltuklarımız
kabarıyor haliyle…
Biz ki, en
büyük zaferlerimizden kahramanlık en büyük yenilgilerimizden de dram
çıkartabilen bir milletiz.
Mesela Çanakkale
Savaşı… Bir destandır bizim için… (Anzaklar için ise dram…)
Birinci Dünya Savaşı’nda
toplamda 10 cephede savaştık. Bunlardan 8’i savunma, 2’si taaruz.
Galiçya,
Makedonya, Hicaz ve Yemen, Irak, ile Suriye ve Filistin Cepheleri’nde yerle yeksan olmuş ordumuz. Çanakkale
Savaşı’nda ise şanlı bir zafer kazanmışız. Şimdi, diğer cephelerin hiçbiri
şu anda sınırlarımızın içerisinde değil…
Mesela 18 Mart
Deniz Zaferi için her yıl kutlama yapıyoruz…
Fakat şu
bilinmelidir ki, Kurtuluş Savaşı olmasaydı ve biz kurtulmuş olmasaydık bugün
bunların hiçbir anlamı olmazdı…
****
Hiç o dönemleri
düşündünüz mü?
Yani işgal
altında olduğumuz yılları…
Birinci Dünya Savaşı’nın bittiği yıl olan 1918 ile Mudanya Ateşkes
Antlaşması’nın imzalandığı 11 Ekim 1922 tarihleri arasında neler oldu mesela
hiç merak ettiniz mi?
Savaşlar, antlaşmalar,
düşmanlar, dostlar… Bunlar haricinde soruyorum. Yani halkın ne yaptığını
soruyorum. Hani şu savaşa gitmeyen halkın…
Ben düşündüm…
Merak ettim… Hep okumak istedim.
Bir gün elime öyle
bir kitap geçti ki… “İşte tam okumak istediğim kitap bu” dedim…
Yazarı, geçmiş
yıllarda gazetemizde de köşe yazıları çıkan Süleyman Işık…
Gerçekten
eğlenceli hikayeleri olan bir yazarımızdı. Okumaktan zevk alırdım…
Hem güldüren hem
düşündüren cinsten yazılar yazardı…
Okumak isteyenler tam
buraya tıklayabilir.
Yada “YeniDönem
Gazetesi Süleyman Işık Yazıları” şeklinde Google’da aratabilir.
Kitabın adı: Kuvva
Sayfa Sayısı: 600
(Fakat çok olmasına aldanmayın, ben kitabı 5 günde bitirdim.)
***
Kitap Bursa’nın Keşiş
Dağı’nda (Uludağ) yer alan Keles’e bağlı Belenviran köyünde yaşayan İslam
Işık’ın hayatını konu alır -ki İslam Işık da yazarımız Süleyman
Işık’ın dedesidir.
Süleyman Işık
kitabın önsözünde gerçeğe olabildiğince sadık kalmaya çalıştığını kitapta yer
alan tarihsel olay ve olguları roman formatında kurgularken, bazı isimlerin
değiştirildiğini (hayattaki akrabalarının rencide olmaması için)
söylüyor.
***
Yunanlılar,
Bursa’ya nasıl elini kollunu sallayarak girdi. Tek bir mermi bile yakmadan
hükümet konağını nasıl ele geçirdi. Dönemin Valisi ve Başkanı Yunan komutanı
nasıl karşıladı. Yunan askerlerin zulümlerine nasıl sessiz kalındı. Bursa
sokaklarında nasıl Yunan bayrakları dalgalandı… Her geçen gün bir önceki günü
nasıl arattı… Hepsinin
hikayesini tüyleriniz diken diken olarak okuyorsunuz…
Bunun yanı sıra,
Süleyman Işık’ın betimlemeleriyle Bursa’nın nasıl da yeşil olduğunu,
betonlaşmamış şehrin ovasını, dağını, denizini ne var ne yoksa her şeyi
gözlerinizin önünde canlandırabiliyorsunuz.
Kitabın en
sevdiğim yer ise İslam’ın Rum veterineri alıp köye getirmek için Belenviran’dan
Tirilye’ye bir buçuk günde gitmesi olmuştur…
***
Hainleri de tek
tek yazmış, kahramanları da, kahraman gözükenleri de şans eseri kahraman
olanları da dönekleri de… Süleyman Işık her zaman olduğu gibi kaleminin
mürekkebini dilinden esirgememiş yani…
Kuvayı Milliye’nin
savaşını da okuyabilirsiniz romanda, Türk ordusunun Mudanya’ya gelişini de…
Türk Ordusu’nun
İnegöl’ü geçtiğini, Kestel’den Bursa’ya giriş yapmaya başladığını duyan Yunan
askerinin nasıl kaçtığını da okursunuz, Rumların arkasında bıraktığı dramı da…
Beni en etkileyen
yeri ise; esir düşen Yunan askerlerinin Setbaşı Köprüsü’nde teşhir
edildiklerini okuduğum kısım oldu…
Bursa halkı
kendisine zülüm eden Yunan askerini affetmemiş, kimi dövmüş, kimi işkence
etmiş… Kimi askerler ise parça parça edilmiş…
***
Kuvva’yı
okurken en çok bu yönünü sevdim işe…
Sadece
kahramanın askerlik anılarını dinlemiyoruz. Mutlak iyi veya mutlak kötüyü
okumuyoruz…
Her yönüyle
görüyoruz.
Aynı gerçek
gibi…
Gerçeği, tüm
gerçekliğiyle yansıtmak gibi…
Savaş bittikten
sonra kurulan Cumhuriyet’in nasıl karşılandığını, Atatürk’ün ölümünü, Demokrat
Parti dönemini…
Nazım Hikmet’le
Bursa Hapishanesi’ndeki hayatı…
Kitap bir insanın
yaşayabileceği tüm dönemi anlatıyor neredeyse… Hatta köyün sağcı ve solcu
olarak ikiye bölündüğünden, çocuklar arasında bile siyasal kavgaların
yaşandığından bahsediyor…
Kısacası
Süleyman Işık Bursa’nın bir dönemine ışık tutuyor…
****
Son Söz!
Her Bursalının bu
kitabı okumasını kesinlikle tavsiye ediyorum. Okuduktan sonra da bana mail ile
görüşlerinizi bildirirseniz sevinirim.
Bu yazı 23.01.2022 Tarihinde YeniDönem
Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder