Ramazanın ruhu yaşıyor mu?
Ramazan ayı süslü lafların arasında, belediyelerin iftar çadırlarıyla, insanların açlığa alışmaya çalışmasıyla, gün boyu inzivaya çekilip uyumasıyla ve orucun başına vurduğunu söyleyenlerin kavga çıkarmasıyla başladı…
Ramazanın ruhunun kaybolduğunu düşünüyor musunuz?
Açıkçası ben, ramazanın ülkemizde
sadece aç kalmaktan ibaret olduğunu
düşünmeye başladım.
Oruç tutmak hem ruha hem de bedene sağlık verir. İnternete ‘oruç tutmanın
sağlığa faydaları nelerdir’ diye yazdığınızda yüzlerce bilgi sizi bekliyor olacak.
Ama ben biraz işin manevi yönüne
dönmek istiyorum.
Oruç tutmak aynı zamanda ‘fakir’ diye tabir ettiğimiz, yemek
bulamayan insanları biraz olsun anlamak ve onlarla
empati kurmaktır. Çalışamayan, yardıma muhtaç insanlar yılın her gününü
böyle geçirir neredeyse…
Peki biz oruç tutarken onları ne kadar düşünüyoruz ya da ne kadar
anlıyoruz.
****
İşçiye, çalışana verilen erzak
paketleri var. 250 liradan başlıyor, 2
bin liraya kadar çıkıyor.
Yani ramazan ayı boyunca
çalışanları sıkıntı çekmesin, evdekiler yemeklerini rahat yiyebilsinler diye
düşünülmüş, bu şekilde temel gıda ürünlerinin olduğu bir kutu…
Üzerine basa basa söylemek
istiyorum. Bir aylık kutu…
Peki, ‘hadi bugün arkadaşlarımızla birlikte iftarımızı’ dışarıda yapalım diyenler bir gecede ne kadar
ödüyor?
‘Gün boyu aç kaldık, biraz lezzetli bir şeyler yiyelim’ diyen ama çok da para harcamak istemeyenler…
İftar menüleri tek kişi ücretleri 110 liradan başlıyor…
Evet 110 lira!..
2 kişi yemek yemeğe gitseniz, 220 lira!
Hadi iki de arkadaş davet edelim
derseniz, 440 lira!
Ramazan kutusu ne kadardan
başlıyordu? 250 lira!
Yani bir akşamlık dışarıda yemek
yeme paranız, 2 ramazan kolisi
alabiliyor.
Şimdi soralım!..
Gerçekten oruç tutarken yatağa aç
giren komşunuzu anladığınızı düşünüyor
musunuz?
Yoksa sadece iftarda nerede yemek
yesem diye mi düşünüyorsunuz?
****
Bir diğer konu da ramazanda
kurulan iftar çadırları…
Sosyal belediyecilik kavramı
altında kurulan bu iftar çadırları ramazan ayının birinci günü başlar, arife
gününe kadar devam eder… Fakir, fukara,
imkanı olan, olmayan, yolda olan, gidecek yeri olmayan herkesin gidebileceği
iftar çadırlarında pişen bu yemeklerin parası da belediyelerin
bütçelerinden karşılanıyor artık.
Yani hayırseverler tarafından
yapılmış bir iftar çadırı kalmadı maalesef…
En büyük hayırsever belediyeler oldu.
Peki belediyelerin bütçeleri
nasıl oluşuyor? Artık bir şirket gibi
yönetilen belediyeler, benden aldığı vergiyle kurduğu iftar çadırlarını ne
kadar doğru buluyorsunuz?
Şimdi dolaylı olarak ben ister istemez
iftar çadırında yemek veriyor olmuyor muyum?
****
Kestel Belediyesi şimdiye
kadar gördüğüm en büyük sosyal belediyecilik kavramını uygulayan kurum.
Bunun nedeni ise zararına bile
olsa dar gelirli vatandaşa 1 liradan
ekmek satıyor olması.
Bakın bedava dağıtıyor demiyorum…
Ekmeği satıyor. Evet bir ekmeğin maliyeti bugün bir lirayı geçti.
Fakat Belediye Başkanı Önder
Tanır, “Ne olursa olsun, ilçemde herkes
ekmek alabilsin diye ekmeği bir liradan satmaya devam edeceğiz” diyor.
İşte asıl sosyal belediyecilik
böyle uygulanır!..
Ramazan ayında da bir kampanya
hazırladı Başkan Tanır. Bir ekmek, bir
pide 5 lira…
Bugün en düşük pide fiyatı,
susamsız, yumurtasız pide 6 lira iken Başkan
Tanır’ın böyle bir uygulama başlatması gerçekten de takdir-e şayan!
****
Son söz!
Şatafatlı iftar davetleri, iftar
yemekleri, iftar çadırları, gerçekten de ramazanın ruhunu yansıtıyor mu? Şimdi
biraz düşünün ve ona göre hareket edin…
Bu yazı 04.04.2022
Tarihinde YeniDönem Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder