Büyük Birlik Partisi kendini anlatamadı mı?

Siyaset bir hitabet sanatıdır.

Her türlü soruya verilecek bir cevap mutlaka vardır. Siyasette ‘Bilmiyorum’ kelimesi hiçbir zaman kullanılamaz. ‘Bu konuda bir fikrim yok’ diyemezsiniz. Zaten verilen cevaplardan kimin neyi bilip bilmediğini anlayabilirsiniz de. Kimi cevaplar sizi tatmin ederken kimisi hiç ama hiç inandırıcı gelmez. Bu nedenle siyasetçiyle konuşmak ve anlaşmak zordur.

Fakat istisnalar da vardır.

Mesela Büyük Birlik Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Alfatlı gibi…

***

BBP Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Alfatlı, önceki gün İl Başkanı Av. Haldun Filizli, İl Başkan Yardımcısı İbrahim Arı ile birlikte gazetemizi ziyarete geldi.

Burada kendisine daha önce yazmış olduğum “Top çevirerek 29 yıl” başlıklı yazımda görüşlerine yer verdiğim “Büyük Birlik Partisi, seçime girmek için kurulmuş bir parti değildir. İdealleri ve davası olan bir partidir. Bu partiyi sadece seçimle değerlendirmemek gerekir” cümlesini hatırlattım.

İlk defa yüz yüze konuştuğumuz için kedisinden bu cümlenin ne anlama geldiğini sordum. Zira bu cümle bana herhangi bir iddiası olmayan kişilerden oluşmuş, parti değil de sadece bir platform ya da vakıf olduğunu çağrıştırıyor.

Ekrem Alfatlı sorumu şöyle cevaplandırdı:

“Kırımızı çizgilerimiz sınırında asla yapamayacağımız şeylerin sözünü vermedik. Söylediğimiz her şeyi de yapmaya çalıştık. Sadece oy kaygısıyla vatandaşımıza hiçbir dönem bilerek, isteyerek yalan söylemedik, aldatmadık. Ve inanmadığımız hiçbir şeyi de söylemedik. Dürüst, ahlaklı ve hiçbir derin güce dayanmayan siyaset yapmaya çalıştık. Biz iktidar olmak istiyoruz. Fakat hassasiyetlerimizden kırmızı çizgilerimizden hiçbir zaman taviz vermeden iktidar olmak istiyoruz.”

Araya girerek sordum… Nedir kırmızı çizgileriniz…

“Vatanımızın varlığı ve birliği ülkemizin bölünme bütünlüğü terör ve şiddete asla taviz vermiyoruz gayri meşruluğa asla taviz vermiyoruz. Milli iradenin üstünde bir gücü asla kabul etmiyoruz. Dolayısıyla biz bu kırmızı çizgilerimizle siyaset yapıyoruz. Faydalı olmaya çalışıyoruz. Bu anlamda da bizim tek gayemiz iktidar olmak değil. Büyük birlik partisi bugüne kadar bu çizgiden vazgeçmedi. Milletimiz takdir ederse oy verirse biz güzel işler yapmayı insanımız için çalışmayı istiyoruz. Bu açıdan baktığımız zaman da kendi içinde tutarlı bir partidir.”

Türkiye’yi ve Bursa’yı yönetmek istediklerini anlattı Alfatlı. Sivas’ı hatırlattım.

25 Mart 2009’da yerel seçimlere sayılı günler kala, halen daha suikast mi yoksa kaza mı olduğu bilinmeyen bir nedenden dolayı hayatını kaybeden Muhsin Yazıcıoğlu’nun memleketi Sivas’ta yerel seçimleri Büyük Birlik Partisi Başkan adayı Doğan Ürgüp seçimi kazanmıştı. Ve sadece bir dönem belediye başkanlığı yaptıktan sonra BBP bir daha orada Belediye Başkanlığını kazanamamıştı. Türkiye’yi ve Bursa’yı yönetmeye talip olan BBP’nin tek belediye başkanı aslında diğer illere de örnek olması gerekmez miydi? Başarılı bir yönetim olmadı sanırım…

“Tabi o kaza sürecinde biz çok ciddi bir yara aldık. Genel Başkanımızı, liderimizi kaybetmiştik. Belediye Başkanımız Doğan Bey, çok kaliteli ahlaklı bir kardeşimiz. Doğan bey çok kaliteli bir kardeşimiz fakat, siyasetin beklentileriyle ilgili bir sorun var. Gelecek nesillere bir şey bırakmak istiyorsan insan yetiştir diyor. Bol keseden bir şeyleri vermek, devletin kasasından bir şeyleri vermek bu çok kolay olan bir şey. Ama kalıcı bir şeyler yapmak için de radikal bir şeyler yapmak, klasik siyasetin dışına çıkmak gerekiyor. Doğan Bey onu yaptı aslında ama onu yapınca da istenmeyen sonuçlar alındı. Kendi dinamikleri içerisinde başarılı bir belediye başkanıydı. Tabi ki tanıtımı ve bunun Türkiye’nin kamuoyuna getirilememiş olması da belki de bizim eksikliğimizdir” diye cevapladı.

*****

Alfatlı’nın cevaplarını aynen aktarmaya çalıştım. Karar sizlerin…

****

ÇOCUKLUK KAHRAMANIMIZI KAYBETTİK

Onun filmleriyle büyüdük. Hatta tarihi ondan öğrendik…

Hatta sadece tarihi değil, adaleti de, iyiliği de kötülüğü de… Her bir filmi bize bir ders niteliğindeydi.

Fakat en çok ‘Malkoçoğlu’ olarak kaldı zihinlerimizde.

****

2014 yılında kendisiyle tanışma şerefine nail oldum.

Önce Beyaz TV’de stüdyo şefliği yaptığım programa konuk oldu.

Ertesi gün, bir başka filmin galasındaydı, oğullarıyla birlikte.

Sonraki gün de ‘Pan Zehir’ isimli filmin galasında karşılaştık. Kendisi ilk defa anti-kahramandı…

Galada tüm ilgi onun üzerindeydi.

3 gün üst üste görünce artık tanımıştı beni. “Oğlum uzakta durma, gelsene yanıma” dedi.

Geçtim yanında… Filmleriyle büyüdüğüm, onu kendi kafamda yücelttiğim için biraz çekingenlik de vardı…

“Nasılsın” dedi, “İyiyim” dedim…

Sonra da “Sizinle bir fotoğraf çekilebilir miyim” diye sordum.

Gülümsedi…

“Gel bakalım” dedi…

İşte alttaki fotoğraf böyle anı olarak kaldı bende.

Ruhun şad olsun, büyük insan… Sevgili Cüneyt Artık!..

Benden gülümsemeni esirgemediğin için tekrar teşekkür ederim.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir küçük incir meselesi vardı!

Aday olursa Kılıçdaroğlu'nun siyasi hayatı bitebilir!

Mudanya Belediyesi'nin hiç mi suçu yok?