Tercihin kaderindir…
Hayatımız her zaman 2 yoldan ibarettir.
Birinci yol
seçemediklerimiz. Nedir
onlar?
Nerede doğduk,
anne babamız ve dahi akrabalarımız, ırkımız…
İkinci yol
ise seçebildiklerimiz.
Dinimiz, nerede
yaşayacağımız, kiminle evleneceğimiz, hangi dilde konuşacağımız….
Gibi.
Bu iki yolu da
kucaklamamız gerekiyor.
Seçemediklerimizi
kabul edip seçtiklerimizin ise sonucuna katlanmalıyız.
****
Hayatımızın
dönüm noktalarından biri de ne olmak istediğimize karar verdiğimiz andır.
‘Üniversite
oku da ne olursa olsun oku’ diyenlere
kesinlikle kulak asmayın.
‘Üniversiteye
gir de nasıl olsa bir şekilde biter’
diyenlerin yanından bile geçmeyin.
Şimdi
yapacağınız tercih sizi ölüme kadar götürecek bir gelecek belirleyecek.
Burada bir
parantez açayım, (Tabi ki tekrar tekrar üniversite sınavına girip meslek
değiştirebilirsiniz ama bu size sadece zaman kaybettirecektir) kapatayım
parantez ve devam…
Mesela siz
Avukat olmak isterken puanınız yetmediği için öğretmenlik okursanız, o
meslekten zerre tat almayacaksınız.
Mesleğinizden
tat almadığınız gibi kazandığınız para da sizi tatmin etmeyecek.
Veya tam tersini
düşünelim. Öğretmen olmak istiyorsunuz ama puanınız daha yüksek olduğu için
sırf parası daha fazla diye hukuk bölümünü tercih ettiniz.
Yine aynı şekilde
ne tat alabilirsiniz, ne de kazandığınız paranın bir kıymeti olur. (Aslında
para da kazanamazsınız.)
Diyelim ki bu
mesleklerden birini seçtiniz. Çalışmaya başladınız ve sonunda da isyan ettiniz,
“ben fabrikada işçi olmak istiyorum” diyorsunuz.
Maalesef o
şansınız da artık kalmadı.
Çünkü siz artık
bir hukuk fakültesine gitmişsiniz. Hiçbir fabrika işçisinin hakkını da
hukukunu da bilmesini istemez…
Hatta hiçbir
fabrika işçisinin bir robottan daha fazlası olmasını istemez…. Ama siz robot
değil tam bir yapay zekasınız.
İşte bu
nedenlerle seçtiğiniz bölümü okuduktan sonra ‘ben bu alanda en iyisi olacağım’
diyerek çalışın.
****
Ben yaklaşık 2
yıl önce işsiz kaldım. Hatta bu meslekten soğumuştum, artık yapmam diyordum.
Hatta ve hatta
ciddi ciddi fabrikalara ve marketlere iş başvurusunda bulundum.
Ama hiç birinden
bir geri dönüş alamadım.
Yahu kasiyer
olmaya razıyım. Benim gibi bilgi ve donanıma sahip, çalışkan bir kasiyeri neden
istemezler diye her gece kendi kendime sorup durdum.
Şimdi ismini
vermek olmaz, zincir marketlerden birinin müdürüne bana torpil yaptırması için
aradım. Ve bana söylediklerini aynen aktarıyorum…
“Onuralp hiç
zahmet etme seni alamayız. Yanlış anlama ben almak isterim ama hiç kimseye seni
kabul ettiremem. Çünkü senin hayatın medya üzerine. İstanbul’da da Bursa’da da
medyanın tam göbeğindeydin. Bu da seni sakıncalı yapıyor.
Bugün
firmayla ilgili yanlış bir şey gördüğünde basın mensubu arkadaşlarına
aktarmayacağını bilemeyiz. Yada sen bunu yapmadın varsayalım. Marketlerdeki
hiyerarşiyi nasıl sağlayabiliriz ki sen varken…”
Konuşma böyle
uzayıp gidiyor.
Ama ben o gün
anladım ki… Benim kaderim ‘ben gazeteci olacağım’ dediğim gün çizilmiş. Bir
daha asla başka bir şey olamayacağım.
Bunu kabullenmem
ve en iyisi olmam gerekiyor.
O günden sonra
işime daha sıkı sıkı sarıldım.
Bugün siz bu
yazıyı okuyorsanız tamamen işime olan saygım ve sevgim sayesinde bu
noktaya yükselebildiğim için…
****
Son not!
Aslında benim
lise hayatım boyunca derslerim çok kötüydü. O zaman beni tanıyanlar “Bu
çocuktan bir şey olmaz” diyorlardı.
Fakat azmettim…
Ve hayat bana 2
tane güzel Türkçe Öğretmenini verdi.
Birincisi bu
yazıyı yazmama vesile olan 2007’deki Kültür Dershanesi’ndeki Türkçe
Öğretmeni Ayşe Özcan Issı, diğeri ise benim üniversiteyi kazanmamda büyük
emeği olan 2009-2010’da Sınav Dershanesi’ndeki Türkçe Öğretmeni Özlem Arı…
İki öğretmenim
sayesinde ben bugün Türkçeyi (Diksiyon dersi verebilecek kadar) iyi
biliyorum.
Huzurlarınızda
bir kez daha teşekkür ediyorum.
BD-22.07.2022
Yorumlar
Yorum Gönder