Masumiyet Müzesi, kitap mı müze mi?
“Hayatımın ânıymış, bilmiyordum. Evet, bunun hayatımın en mutlu ânı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu.”
Orhan Pamuk, yukarıdaki ilk cümleyle başlıyor Masumiyet Müzesi romanına…
O cümleden sonra durup bakıyorsunuz, arkanıza!...
O mutluluğu kaçırmayacak ne kadar çok anınız var… O günlere ne kadar çok geri dönmek istiyorsunuz.
Sonunun kötü bittiği bir aşk romanıdır Masumiyet Müzesi. Her sayfasında, her satırında umut olan bir aşk romanı. Kemal’in Füsun’a olan aşkını anlatır.
Okumaya başladıktan sonra, bitirene kadar her anı yaşarsınız. Büyük bir gerçeklik duygusuyla yazılmıştır. Ama tam anlamıyla kurmacadır.
Yine de öylesine bir gerçeklik vardır ki kitapta, biyografi okuduğunuzu düşünüyorsunuzdur.
****
Orhan Pamuk, öylesine gerçek anlatır ki, kahramanlarını, onlarla birlikte yaşar. Bir söyleşisinde okumuştum. Kitaptaki her nesneyi satın aldıktan sonra ona dokunur ve neler olabileceğini düşünürmüş. Yani önce nesneyi alır, sonra o nesnenin hikayesini yazar.
Topladığı nesneler o kadar fazlalaşır ki, henüz kitabı yazma aşamasındayken, bu nesnelerden müze açmaya bile karar verir. Sultanahmet’te Galata’da aradığı evi, Çukurcuma’da bulur. Ve tüm gerçekliği o eve verir…
Hikayede o ev Füsun’un evidir. Hikaye bittikten yıllar sonra Kemal o evi alır ve orada yaşar. Hatta roman da orada yazılır…
Peki evde (yani gerçekliğin müzesinde) neler mi var?
Öncelikle bu müzeye giriş 50 lira!..
Kapıdan girdikten sonra hemen sağa dönüyorsunuz. Ve duvarda belki de on binlerce olan sigara izmaritlerini görüyorsunuz. Füsun’un romanda içtiği sigara izmaritleri karşınızda… Hemen yan duvarında ise Nişantaşı’nın haritası.
Kitaptaki sahneler gözlerinizin önüne geliyor.
Sonra ilk kata çıkıyorsunuz…
Her adımında her noktasında başka bir anıyla karşılaşıyorsunuz. Sanki o anılar, Füsun ile Kemal’in değil de, sizinmiş gibi…
Yıllara göre bölümlenmiş müze…
Kronolojik sıraya göre gidiyorsunuz, tanışmanın ilk yıllarından son yıllara kadar…
Romanda geçen her nesne orada…
Füsunu gördüğünü sandığı anların fotoğrafları bile orada…
Sinema biletleri, sinemada içilen gazoz şişeleri, anahtarlar, pipolar, biblolar, terlik, gerdanlık, tabak… Aklınıza gelebilecek her şey!..
Yukarı doğru çıktıkça daha da yakınlaşıyorsunuz günümüze…
En son katta ise, hayatının sonuna kadar bu odadan (Çatı katı) çıkmayan Kemal’in yatağı var.
Romanın taslak halindeki ilk yazımı. Karalamalar, sayfa sayfa tek tek sergileniyor…
Müzeyi bitirdikten sonra bu sefer bodruma kadar iniyorsunuz, Orhan Pamuk’un kitapları satılıyor… Almak isteyenler için tabi!..
*****
Orhan Pamuk, siyasi görüşleri nedeniyle sürekli olarak hedefe alınan bir isim.
Ama Pamuk’u Orhan Pamuk yapan da bu siyasi görüşleri. Ününe ün katan sözde Ermeni soykırımı sözleri…
Nobel Ödülü alması halen daha tartışılıyor.
Evet, siyasi kimliği olmasaydı bu Nobel’i alamazdı. Çünkü dikkat çekmezdi.
Dikkat çektiği için Nobel ödül komitesi tarafından dikkate alındı…
****
Romanlarında Türk kültürünü tam yansıtamıyor da olabilir. Hatta bu kültüre ait hiçbir şeyi bilmeyebilir. Benim tavsiyem, Orhan Pamuk’un ismini kapatın, kitapların onun olduğunu bilmeden okumanız.
Yani ön yargısız bir şekilde okumanız.
Her kitabında farklı bir dil kullanmıştır. Hatta farklı bir anlatım özelliği de vardır. Bu nedenle ön yargıları yıkmak gerekiyor.
Bazı kitapları, su gibi akıp giderken, bazılarında okumak adeta işkenceye dönüşebiliyor.
Mesela benim favorim, ‘Kafamda bir tuhaflık’, ‘Masumiyet Müzesi’, ‘Kar’ romanlarıdır. ‘Benim Adım Kırmızı’ ile ‘Cevdet Bey ve Oğulları’nı okumak işkence gibiydi…
Orhan Pamuk okuyan arkadaşlarıma bu konuyu sorduğumda ise farklı farklı cevaplar aldım.
****
Orhan Pamuk, bence ünlü oluşunu ve Nobel Edebiyat Ödülünü her şekilde kullanmaya çalışıyor. Kitaplarının ön ve arka kapaklarından kibir akıyor.
Fakat en güzel işi bu Masumiyet Müzesi olmuş!..
İnsan her zaman hayal ettiğini gerçekte de görmek ister.
İşte, Masumiyet Müzesi, böyle bir ihtiyaca karşılık vermiş.
Ama siz siz olun…
Bu müzeye kitabı okumadan önce gitmeyin.
27.08.2022 - Bursa Duysun
Yorumlar
Yorum Gönder