Kendi ülkende turist kazığı yemek!..
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısından sonra tatile çıkacaklara müjde niteliğinde bir açıklama yaptı. Kurban Bayramının ardından gelen 15 Temmuz Demokrasi Bayramı’nı da içine katan, 9 günlük bir resmi tatil olduğunu ifade etti.
Tabi ki bu 9
günlük tatilin asıl amacı turizmi canlandırmak, hareketliliğin artmasını
sağlamak, özellikle tur şirketlerinin daha fazla para kazanmasını sağlamak
olduğunu düşünmemek elde değil…
Neyse sonuç
olarak 9 günlük tatil artık sona erdi…
Peki bu 9 günlük
tatil sürecinde nelerle mi karşılaştık?
Tatil yörelerine
giden araçların kuyruk olduğunu gördük.
Bu tatili fırsat
bilen dinlenme tesislerinin menülerine yüzde 30 ila yüzde 40 arasında zam
yaptığını gördük. (#SoygunYoldaBaşlıyor etiketi paylaşıldı)
Bodrum’da 26 bin
liralık yemek faturası gördük ki… -Suya bile 50 lira yazmışlar-
İşletme
sahiplerinin ‘Fiyatları, 10 kat, 20 kat artırdık yine de geliyorlar’
sözlerini duyduk…
****
Peki neden böyle
oldu?
Hatırlar
mısınız, bizlere yıllar önce, ‘Turistleri kazıklamayın sonra gidip
yurtdışında anlatıyorlar, ülkemize gelmelerini engelliyorsunuz, adımız
kazıkçıya çıkıyor’ şeklinde telkinde bulunuyorlardı.
Peki şimdi ne
diyorlar? “Türkiye çok ucuz, adeta bedava…”
Kendi memleketimin
tadını başka milletin evlatları çıkartırken, biz burada kıpırdayamıyoruz bile.
****
Kurban
Bayramı’nın 2. Günü, üniversiteden çok yakın arkadaşımın Tekirdağ, Malkara’da
düğünü vardı.
Biz de bu düğünü
tatile çevirelim istedik… Sonuçta hiçbir şekilde kazancımız tatile gitmemize
imkan vermeyecekti.
Balıkesir,
Çanakkale üzerinden Tekirdağ’a vardık. Daha sonra İstanbul, Kocaeli ve Yalova
üzerinden de Bursa’ya geri döndüm.
Yani
anlayacağınız tam bir Marmara turu attım…
****
En önemli gider
kalemimin benzin olduğunu belirtmek isterim.
Litresi 25
liraya kadar düşen benzin fiyatlarına rağmen ortalama bin 500 lira sadece
benzin masrafına harcadım.
Bu ücrete dolar
bazında baktığımızda, 80-90 dolar olarak görüyoruz… Yabancının kendi
memleketinde kazandığı bir günlük para ile ülkemizde depolarını doldururken,
biz bu ücret için kaç gün çalışıyoruz. Siz hesap edin…
****
İstanbul’da
biraz kültür turu yapalım istedik.
Tabi aracımızı
İSPARK’a bırakacağız.
Ama o da ne… İSPARK’e
girdi çıktı ücreti 18 lira… Saat başı da 7 lira artıyor…
Şimdi turist
İSPARK’a 1 saat için 1 dolar aşan her saat için 30 cent öderken biz…
Hadi bir kahve
içelim…
Boğazda bir ‘TÜRK
KAHVESİ’nin bedeli 40 lira… Kendi memleketimizde günde 160 lira
kazanırken, bunun 3’te birini kahveye vermek nedir Allah aşkına…
Normalde
hesaplama şu şekildedir…
Günde 8 saat
çalışıp, 160 TL para kazanıyorsak, saatimiz 20 TL olur. Kahve molası 10 dakika
olduğuna göre… Yada 10 dakika olmasın da yarım saat olsun. O zaman kahve en
fazla 10 lira olmalıdır…
Ama yok… Bir
kahve senin 2 saatlik ücretin. Turistin ise 3 doları…
****
BÜYÜKADA…
Biraz da
turistlerin mutlaka gittikleri Büyükada’dan bahsedeyim…
Açıkçası
Büyükada artık hayallerinizdeki gibi bir yer değil.
Eğer bir gün
giderseniz. Ne demek istediğimi anlayacaksınız…
Bursa’da nasıl
Cumalıkızık, Gölyazı ve Tirilye’nin yapısı bozulduysa… İstanbul’da da
Büyükada’nın yapısı bozulmuş durumda.
‘Yapısının
bozulması’ kısmını biraz açıklamak istiyorum.
Cumalıkızık,
Kınalıkar dizisi çekilene kadar sadece bir köydü. Ama dizi çekildikten sonra
artık turizme açıldı. Turizme açılması demek, köy vasfını kaybettiği anlamına
geliyor. Yani her evin bahçesi artık bir ticarethane… Her sokak pazar… Herkes,
ama herkes gelen turisti (Yerli yada yabancı fark etmez) kazıklamak için var…
Köy artık köy değil, sadece bir vitrin…
Aynı şey Gölyazı
için de geçerli.. 1-2 dizi çekilen yer bir anda ticarethaneye dönüyor…
Tirilye zaten
her zaman öyleydi…
İşte Büyükada da
öyle.
Özellikle yaz
aylarında binlerce kişi günübirlik olarak Büyükadaya akın ediyor.
Büyükada’ya
Kartal’dan gidiş AKBİL ile 21,90, tek bilet alacaklar için 35 TL…
Kartal Büyükada
hattı en kısa hat!..
Eminönü,
Beşiktaş, Kabataş gibi iskelelerden gidiyorsanız ücreti daha da artabilir….
Büyükada
İskelesi’ne yanaştığınız gibi karşınıza, tek işi restoranına adam toplamak olan
kalfalar çıkıyor…
Adeta bir sülük
gibi yapışıyorlar yakanıza. Kurtulmak zor…
Şöyle keyifli
bir ada turu atayım derseniz eğer… Faytonların yerini elektirikli motorlar ve,
elektrikli otobüsler almış. Ama onlara binmek için yaklaşık 1 saat falan sıra
beklemeniz gerekir.
Hadi bir
dondurma alıp yiyelim diyenler için sesleniyorum. Dondurmanın topu en az 20
lira…
Yabancı
turistlere koymaz, altı üstü 1,10 dolar yani..
Ama bize koyuyor
be…
Neyse…
Büyükada adeta
küçülmüş… Çünkü her sokağı ayrı bir çarşı ayrı bir ticarethane… Büyükada’nın o
yasemin kokusu, deniz havası kalmamış.
Şöyle bir
fiyatlara göz attım yolda yürürken…
Mesela bir
pide 75 liraydı…
Lahmacunun
tanesi 35’ten başlıyor…
Eğer her şeyden
sıyrılıp sadece gezeceğim derseniz… Gezilecek tek bir sokak bile kalmamış…
Evler tarihi
eser fakat yenileri yapılıyor…
Tam meydana yeni
bir cami projesi kondurmuşlar. Cami bölgenin yapısına ve mimarisine uygun
değil…
İstanbul
Valiliği de adaya bir kreş yapıyor…
Ama yine
mimariye ve tarihi dokuya uygun değil….
****
Velhasıl…
Anlatacak çok
şey var ama… Şimdilik bu kadar…
Bunları yazarken
bile aklıma şu tabelalar gelirdi:
****
Türk Kahvesi
= 5 TL, 5 Euro, 5 Dolar…
Müzeye giriş=
10 TL, 10 Euro, 10 Dolar…
Çay = 1 TL, 1
Euro, 1 Dolar…
Öyle bir
sistem yapmıştık ki… Turisti kendi para birimimizle kazıklıyorduk…
Şimdi
işletmeler biz yerli turistleri yabancıların para birimleri ile kazıklıyor…
Yorumlar
Yorum Gönder