Evlatlarımızı kime emanet ediyoruz?
Her anne-baba çocuğunu okula gönderirken hem gurur hem de endişe doludur. Kendilerinden ayrı geçirdikleri 6-8 saat var. “Çocuğum şimdi ne yapıyor” diye düşünmekten kendini alamıyordur.
Bir okul müdürünün gün ortasında
öğrencinin velisini aramasını bilir misiniz? Acı acı çalar o telefon! “Bir şey mi oldu acaba” sorusu ve o
telefonu açana kadar geçen saniyeler bir ömür gibi gelir.
En kıymetlinizi okulun tüm
birimlerine emanet etmişsinizdir…
Ne yazık ki yeni yönetmeliğe göre
aklınız biraz daha çocuklarınızda kalacak.
****
Servis araçlarına gelen
düzenlemelerden bahsediyorum.
Hep daha üst model araba almak
isterken 15 yaşındaki bir minibüse çocuğunuzu bindirir misiniz?
Emniyet kemeri sensörü olmayan
bir araç…
Kamera takması zorunlu olmayan,
hatta servis içerisinde öğrencilere refakat eden rehber öğretmen bile olmayan
araçlar…
Ülkemizde bir trafik terörü
gerçeği varken servis araçları ve şoförleri nasıl bu kadar rahat olabilir?
Onlara canımızdan bir parça emanet etmiyor muyuz? Nasıl güveneceğiz!
****
“Üç yaşındaki Ayşe servis
içerisinde unutulduğu için boğularak can verdi”
“5 Yaşındaki Mert, servis
aracının ani fren yapması nedeniyle emniyet kemeri takılı olmadığı için başını
çarparak beyin kanaması geçirdi ve vefat etti.”
****
Daha niceleri var!..
Sevgili veliler. Lütfen dikkatli
olun.
Çocuğunuzu emanet ettiğiniz
okulun eğitiminden önce güvenliğine, servis hizmetine ve kaza oranlarına dikkat
edin…
****
Okullara tavsiye…
Can taşımak ve emanet almak büyük
bir sorumluluk.
Bulunduğunuz bölgenin Halk
Eğitimi Merkezi’nden Okul Servis Sürücüleri Eğitimi ve Okul Taşıtları Rehber
Personel Eğitimi kurslarına şoförleriniz ile servis personelinizi mutlaka
gönderin. Cezası olduğundan değil, eğitime ihtiyaç duydukları için gönderin…
------------------------------------------
Medya
Okur-yazarlığı dersi var mıydı?
Geçen yıl Ekim ayında ilk defa
sosyal medya düzenlemesi yürürlüğe girdi. Fakat, yetersiz kalmış olacak ki
hükümet yetkilileri ‘dezenformasyonla
mücadele’ kapsamında yeni bir düzenlemenin çalışmalarını hazırlamaya
başladı.
Peki ya bu çalışma da yeterli
olmazsa? Yani yasaklamalar ve kısıtlamalar durumu daha kötüye götürürse o zaman
ne olacak, yeni bir düzenleme daha mı gelecek!
Aslında önce sormak lazım amaç
nedir?
Doğru bilgi ile yanlış veya yalan bilgiyi ayırmak mı! O zaman yöntemimiz yanlış…
Doğru nedir, yanlış nedir, yalan
nedir? Kıstası ne olacak, ne göre ölçülecek… Özgürlükler kısıtlanacak mı?
Elimizde herhangi bir bilgi yok!..
Kimseye ders verecek veya
eleştirecek durumum yok… Haddim de değildir zaten.
***
Ben bu durumu farklı bir noktadan
ele almak istiyorum.
Artık okuma yazma bilen her çocuk
(hatta bilmeyenleri bile) telefon
kullanabiliyor. Yani, herkes her yere ulaşabiliyor.
(Tam bu noktada aklıma geldi…) Demet Akalın kızı Hira’nın TikTok’a
tam 7 bin lira para harcadığını söylemişti.
Biz ünlüleri biliyoruz. Ünlü
olmayan birçok kişinin de bu durumlardan şikayetçi olduğunu biliyoruz. Ama ne
yazık ki bu durumu yasaklama veya kısıtlama ile çözmeye çalışıyoruz.
Bu yüzden hep asıl büyük resmi kaçırıyoruz…
***
Şimdi çok basit bir soru
soruyorum. Bu satırı okuyan herkes çocuğuna “Medya okur-yazarlığı dersini
alıyor musun” diye sorsun.
Cevap evet ise; “Hangi öğretmenin
bu derse giriyor?” diye sorsun…
***
Ne yazık ki Türkiye’de bu ders
seçmeli olarak nadir okullarda veriliyor…
Ve yine ne yazık ki bu dersi
öğrencilere vermesi için Türkçe veya
Sosyal Bilgiler öğretmenleri görevlendiriliyor…
Çiçeği burnunda Milli Eğitim Bakanı sayın Mahmut Özer’e sormak istiyorum. Bu
konuda bir çalışmanız olacak mı?
Medyadan, sosyal medyadan, internet veya haber dillerinden
anlamayan, birçoğunun hayatının sadece müfredatta yazılanı öğrencilerine
aktarmak olan öğretmenlerin kaçı yardımcı olabilir?
Sözlerim yanlış anlaşılmasın
öğretmenleri suçladığım yok!..
Ama sırf ek ders ücreti almak için hiç anlamadığı derslere giren
öğretmenlerden daha çok sistemin suçu var.
Onların medya bilgileri kısıtlı!.. Ve bu kısıtlı bilgi onların suçu değil!
Medya bilgisi yüksek olan, bu bilgiyi
en iyi şekilde en başta öğrencilerine ve ailelerine aktarabilecek İletişim Fakültesi mezunu olan aynı zamanda
Pedagojik Formasyon eğitimini tamamlamış, yüzlerce öğretmen olmak isteyen var.
Hani derler ye liyakat
sahipliği….
İşte bu gençler onlardan… Fakat,
sadece iletişim dersi veren meslek okullarında ders verebiliyorlar. Özel okullarda ise sadece kağıt üzerinde bu
dersi işliyorlar. O saatler genel olarak test çözme saatleri oluyor!..
Eğer sosyal medyada korkusuzca yayın yapıp ulaştırmak, doğru bilgiyi
yanlıştan ayırmak istiyorsak bu ders önemli değil mi?
Üzerine basa basa söylüyorum.
Medyayı bilenler bu dersi anlatsın ve
medya okur-yazarlığı dersi her okulda zorunlu hale getirilsin.
Son not: Bu dersi
sadece sosyal medya olarak görmeyelim. Basını okumak ve anlamak için gerçekten
bu dersin önemi büyük. Zira basın manipülasyona açık bir mecra…
Bu yazı 30.08.2021 Tarihinde YeniDönem
Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder