İl Milli Eğitim Müdürü Serkan Gür: ‘ÖĞRETMENİM BAŞIMIN TACIDIR’

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in göreve başlamasıyla birlikte Bakan Yardımcısı görevindeyken yürüttüğü mesleki ve teknik eğitim ivme kazanarak devam etti. Sektörün ihtiyaç duyduğu iş gücüne cevap verebilecek niteliğe sahip, gelişen teknolojiye uyum sağla­yabilen vasıflı teknik eleman bulunmasında ve üretim aşamasında vasıflı teknik eleman yetiştiren meslek liselerinin önemine daha fazla vurgu yapılır oldu.

Bursa İl Milli Eğitim Müdürü olarak atanan Serkan Gür de Millî Eğitim Bakanı talimatlarıyla mesleki ve teknik eğitim alanında Bursa’da ses getiren çalışmalara imza atıyor. Kendisine ilettiğim söyleşi talebini büyük bir incelikle kabul eden Serkan Gür’ün makam odasına aslında ücretli öğretmenler ile özel okul öğretmenlerinin sorunlarını hem aktarmak hem de bu konular hakkında yapacaklarını öğrenmek için gittim. Aynı zamanda Mesleki ve teknik eğitim alanında yapılan ve yapılacak olan çalışmaları da sormak istedim.

***

İşte Bursa İl Milli Eğitim Müdürü Serkan Gür ile söyleşimiz:

Meslek Okulları’ndaki öğretmenler, genelde mesleki eğitimini tamamlamış fakat hiç sektörde çalışmayan öğretmenler. Yani mesleki bilgileri olmasına rağmen pratik bilgileri yeterli düzeyde yok. Meslek öğretmenlerinin daha fazla mesleki tecrübe edinmesi için herhangi bir çalışma var mı?

Tespitiniz çok doğru ve yerinde. Öncelikle söyleşiye başlamak için çok güzel bir soru. Ben bir meslek (Otomotiv) öğretmeniyim. 4 yıl öğretmenlik yaptım, sonra yöneticilik hayatım başladı. En son öğretmenlik yaptığım günden bugüne kadar alanım ile ilgili teknoloji çok fazla değişti. Bu teknolojiyi takip ederek alan bilgilerimi sürekli yeniliyorum. Öğretmenlerimizin kendi alanlarıyla ilgili gelişmeleri yakından takip ederek mesleki bilgilerini geliştirmeleri bu anlamda önemli.

Sayın Bakanımız, öğretmen eğitimini çok önemsiyor ve konuşmalarında ‘Her eğitim sistemi öğretmenleri kadar güçlüdür” vurgusunu yapıyor. Bakanlığımız politikaları arasında hem eğitim sistemimizin kalitesini sürekli artırmak hem de eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirmek yer alıyor. Buradaki ana odak öğretmenlerimiz. Bakanlığımızca, öğretmenlerimizin mesleki gelişimlerinden kişisel gelişimlerine ve liderlik özelliklerinin desteklenmesine yönelik çeşitli mesleki gelişim programları hazırlandı.

Son Eğitim Şurası’nda da gündem öğretmenlerin geliştirilmesiydi. Mesleki bilgilerin geliştirilmesi ile ilgili çok önemli bir portal yayına giriyor. Uzaktan Öğretmen Eğitim Portalı. Bakanımız tarafından açıklandı.

Mesleki Eğitim Genel Müdürlüğümüz bu konuda çalışma yapıyor.  Meslek öğretmenlerimize yönelik hazırlanan ilgili çalışmayı önümüzdeki günlerde tanıtmayı planlanıyoruz.

Bu konuyu biraz açar mısınız?

Mesela otomotiv öğretmenleri, sektördeki otomotivcilerin yanına gidecek. Makine öğretmenleri makinacıların yanına gidecek sürekli fabrikalardaki işleyişi izleyecek. Yani Bursa öğretmen eğitim modeli diyebiliriz buna. Ya  da Bursa Teknik Öğretmen Eğitim Programı…

Bursa’daki meslek öğretmenlerimizin mesleki bilgilerini daha geliştirebilmeleri için biz de böyle bir program uygulayacağız.

Özetle bu uygulamayla birlikte öğretmenlerimizin bilgileri teknolojik gelişmeler de takip edilerek sürekli olarak güncel tutulacak.

Aslında ben gelişen teknolojiyle birlikte müfredatın da güncellenmesi gerektiğine inanıyorum.

Mesleki Eğitim şu anda teknolojik gelişmeler de dikkate alınarak güncellendi zaten. Bana sorarsanız mesleki eğitimde öğretmenin müfredatı takip etmesi yanında teknolojiyi, güncel gelişmeleri takip etmesi çok önemli.

Bursa’daki Teknik Eğitim Programı’mızda da farklı markalarla aynı masaya oturup bir eğitim modeli uygulayacağız. Ayrıca sadece mesleki eğitimde değil; sayısal ve sözel derslerde de güncelleme ihtiyacı var. Kısacası öğretmen mesleki bilgileri güncel değilse,  öğrenci yeterli ve doğru bir gelişim gösteremez.

Son dönemlerde mesleki okullara önem verilmesinin nedeni nedir? Üniversiteye girişin kolay olmasından dolayı sanayi sektörünün ara eleman bulmasında sıkıntı yaşamasıyla ilgili bir konumu? Yani denge şaştı mı?

Hayır. Bir ülkenin güçlü olması için üretimin olması lazım.  Peki, üretme refleksine en yakın kimdir? Meslek okulları ve mesleki eğitim. Fen Liseleri zaten akademin hayatına devam ediyor. Bence Anadolu Liseleri de şu anda büyük bir yük çekiyor. Mesleki eğitime rağbet arttıkça Anadolu liseleri de rahatlamış olacak. Teknoloji üreten nesiller yetiştirmemiz gerekiyor. Milli Eğitim Bakanımız Sayın Mahmut Özer de bu konuya bu nedenle önem veriyor.

Öte yandan TOGG şu anda Bursa’ya batarya üretme fabrikası da kuruyor. Bu çok önemli. Şimdi biz de İl Milli Eğitim Müdürlüğü olarak meslek liselerinde (özellikle otomotiv dersi veren okullarda) elektrikli şarj ünitesiyle ilgili çalışmalara başladık. Bu çalışmada da sona gelmek üzereyiz. Bu neden önemli; açıkçası okula ek gelir sağlayacak bir proje. Yani elektrikli otomobiller caddelerde çoğalmaya başlayınca şarj istasyonlarında da sıkıntı yaşanacak. Bu okullarda da bu istasyonları kurarsak hem okula ek bir gelir elde etmiş oluruz hem de öğrencilerin yaptığı çalışmalar pratiğe de dökülmüş olur.

Elektrikli araçlardan konu açılmışken sormak istiyorum: Gelecekte elektriğe daha da fazla ihtiyacımız olacak. İklimin değişmemesi için yenilenebilir enerji kaynaklarına ihtiyacımız olacak. Bu konu hakkında çalışmalara yapılacak mı?

Şu anda güneş enerjili mobil jeneratör üzerinde çalışıyoruz. Sürpriz bir ürün… Testleri yapılıyor… 10 KW’a kadar enerji depolanabiliyor… Bu ne demek köydeki bir evin 3-4 günlük enerji ihtiyacını karşılayabilir. Patent ve faydalı model kullanım haklarının hepsi bizde olacak. Okulların elektriğini bile bu jeneratörden karşılayabileceğiz. Enerji Yönetim Sistemi bunun adı. Biz enerji verimliliğinde Cumhurbaşkanlığı hedeflerine en yakın iliz. Diğer 80 ilin de koordinatörlüğüne hazırlanıyoruz.

 

Koronavirüs kiti üreten bir okulumuz var… Bu konuda hangi aşamadayız?

Sadece koronavirüs kiti olarak bakmamak lazım. Bu Türkiye’de bir teknoloji hamlesi. Tüm bileşenlerini biz üretiyoruz. Tüpünü, plastiğini, enjeksiyon cihazını, her bir bileşenini… Buradan baktığımızda da sadece koronavirüs testi olmaktan çıkıyor. Mesela plastik malzeme için şu anda sipariş aldık. 150 bin adet üretiyoruz. Her şeyi tek tek üretip satıyoruz.

Öğrencilerin ürettiği üründen kazancı oluyor mu?

Şu anda asgari ücrete yakın bir miktarda para kazanıyor her bir öğrencimiz. Tabii sadece onlar değil, okul müdürü, müdür yardımcısı, öğretmen, hazine ve çocuk esirgeme kurumu… Her birine ek kazanç sağlamış oluyor. Bir de bunun öğrenci için manevi kazancı var. Öğrenciler de üretme duygusuyla iş yapıyor, gelişimini tamamlıyor…

Biliyorsunuz, İl Milli Eğitim Müdürlüğü olarak 214 okula kütüphane yapıldı. Şu anda Bursa’da kütüphanesiz okul kalmadı. Peki kim yaptı o kütüphaneleri… Meslek lisesi öğrencileri… Hem para kazandılar hem de kardeşlerine  kütüphane yapmış oldular.

Yakın gelecekte kağıt havlu ve peçete üretimine de geçilecek. Okulların bu ihtiyaçları da karşılanmış olacak.

****

Ben artık kendi alanıma gelmek istiyorum.

Biliyorsunuz, özel okullarda öğretmenlere yapılan haksızlıkları sürekli yazılarımda işliyorum. Büyük sıkıntıları var, sigortasının tam yatırılmaması, parasını tam alamama gibi… Bu konulara vakıf mısınız?

Ben çok uzun zamandır burada çalışmıyorum. Genel olarak ne demek istediğinizi anladım. Sonuç olarak eğitim sektöründeyiz. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki ben kamu veya özel toplam 40 bin öğretmenin İl Milli Eğitim Müdürüyüm. Hepsi benim için ayrı bir değer. Bu yüzden ben olaya özel ya da devlet okulu ayrımı yapmadan bakıyorum. Özel okullarda öğretmenlerin ekonomik olarak sıkıntı çekmesini asla istemem. Onlar da kamu da çalışan öğretmenler de bu memleketin geleceğini yetiştiriyor. Onları zora düşürecek hiçbir şeye evet diyemem. Öğretmen arkadaşlarım sıkıntılarını ilgili mercilerimize iletirse ilçeye veya il müdürlüğüne sonuna kadar gider gereğini yaparız.

Aslında burada sıkıntı başlıyor. Öğretmenler, herhangi bir yere şikayet ettiklerinde bir daha iş bulamıyorlar. Okul idareleri tarafından tabiri caizse mimleniyorlar…

Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti. Eğitimiyle, yargısıyla, adaletiyle, çevresiyle her şeyiyle, bütün alanları ve mekanizmasıyla hukuk devleti. Kimsenin şikayetten dolayı kimseyi mimlemek gibi bir durumu olamaz.

CİMER var, Milli Eğitim Müdürlüğü’nün e-mail adresleri var. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezine (CİMER) yapılan başvurularda, bilgi edinme ve kişisel verilen korunması mevzuatı hükümleri doğrultusunda başvuru sahibinin kimlik ve iletişim bilgileri yalnızca başvurunun sevk edildiği kurum yetkilileri tarafından görülebilmekte ve kurum yetkililerinin bu tür bilgileri üçüncü şahıslarla paylaşmamaları hususu taahhüt altına alınmaktadır. Ayrıca, başvuran bilgileri vatandaş veya talep doğrultusunda CİMER personeli tarafından gizlenebilmektedir.

Buradan rica ediyorum. Böyle bir arkadaşım varsa bizimle çok rahat bir şekilde irtibata geçebilir. Biz gereğini yaparız. Öğretmenin hakkı neyse o hakkı öğretmenimize teslim etmeliler, etmek zorundalar. Benim öğretmenim benim başımın tacıdır. Öğretmen arkadaşlarımın mutsuzluğu üzerinden bir çalışma idare etmem. Onun acısını çekerim. Bu makam onların da makamı. Ben sadece burada temsilciyim.

Bizim mekanizmalarımız durumu denetlemiyor, değerlendirmiyor mu?

Tabi ki değerlendiriyor. Onların da sayısızca tespitleri oluyor. O tespitler bize ulaşır ulaşmaz gereğini yapıyoruz. Ama takdir edersiniz ki kurumun müdürü var, ilçe milli eğitim müdürlüğü var, müdür yardımcısı var… Ben sadece bu mekanizmaların doğru çalışmasıyla mükellefim.

Ben de bu yüzden en üst mercide olan size aktarıyorum bu meseleyi…

Zaman zaman bu konuların önümüze ya da gündemimize gelmesinin şöyle bir pozitif yanı var. Biz de teşkilatımızdaki idarecilerle zaman zaman toplanıyoruz. Bu konunun gündeme alınarak hiçbir öğretmen arkadaşımın mağdur olmamasını sağlayacağım. İlk toplantıda bunu arkadaşlarıma ileteceğim.

Bu konuya önem verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Bursa’daki 8 bin özel okul öğretmeninin sizden bunları duymaya ihtiyaçları vardı diye düşünüyorum.

****

Bursa’daki siyasi parti temsilcileriyle görüştüğümde eğitimle ilgili genelde şöyle bir eleştiri yapılıyor: “Bursa’nın doğusu çok geride, batısı çok ileride.” Siz böyle bir ayrım görüyor musunuz?

İlçe üzerinden gidebilir miyiz?

Tabi ki…

Bunu bir örnekle cevaplamak istiyorum. Geçen haftalarda Büyükorhan ve Harmancık’taydım. Oradaki köy okullarına gittim. İkinci sınıfları ziyaret ettim. Öğrenciden önüne koyduğum kitabı okumasını istedim… Şakır şakır okudu!

‘Ne var ki bunda, ikinci sınıftaki çocuk okur zaten’ diyebilirsiniz. Şöyle düşünün lütfen… İkinci sınıftaki çocuk okulla ilk defa bu sene tanıştı. Geçen sene pandemi nedeniyle hiç okula gidemedi. Kayıp bir yıl olduğunu düşünüyorduk. Sonra bir başka çocuğun okumasını istedim o da çok güzel bir şekilde okuyor… Öğretmenimi tebrik ettim… İşte o öğretmenin azmi, bütün öğrencilere ışık olmuş ve uzaktan da olsa okumayı öğrenmişti.

Mesela Keles’te bir okulda yazılım bölümü öğrencileri ‘Sibermen’ diye bir oyun üretmiş. Bu bir siber güvenlik oyunu. Patentini aldılar. Şimdi o üretken gençlerin hayallerini gerçekleştirmesi için Bakanlığımızdan ödenek istedim, anında destek verdiler. Sonuna kadar oyunun arkasında durabilecekler. Biz de ‘Sibermen’i Türkiye’ye duyuracağız.

Bunun gibi bir sürü örnek sayabilirim. Ben Bursa’nın doğusunu, batısını, güneyini, kuzeyini, ovasını, dağını eşit görüyorum. Bursa’da eğitimi topyekun yukarılara taşımak gibi bir hedefimiz var. Bursa aslında çok şanslı bir şehir. Velisiyle, sanayicisiyle, esnafıyla, hatta sizin gibi gazetecisi, televizyoncusuyla eğitimi ileriye taşımak için çalışıyor. Bu çok güçlü bir tarafımız. Burada herkes kendine dikkat ediyor. Karşılığında da eğitimin kalitesi yükseliyor. Halkım güzel bir kültür seviyesi var

****

Serkan Gür’ün tüm sorularıma açık yüreklilikle cevap verdiğini düşünüyorum.

Tabi daha çok şey konuşmak isterdim fakat zamanımız kısıtlıydı… Şimdilik bu kadar. Biliyorum ki ileride de daha çok görüşeceğiz…

Kendisine bir kez daha buradan teşekkür ediyorum…


Bu yazı 10.01.2022 Tarihinde YeniDönem Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir küçük incir meselesi vardı!

Mudanya Belediyesi'nin hiç mi suçu yok?

Çatısız evleri dönüştürün!