Emperyalist güçler dilimizi ele geçirmeden…
İnsanoğlunun belki de en büyük
buluşlarından birisinin konuşmayı
öğrenmek olduğunu söyleyebiliriz.
Bu sayede; iletişim kurabilmeyi, duygu ve düşüncelerimizi başkalarına aktarıp
onlarla paylaşabilmeyi başarabiliyoruz.
Konuşmanın nasıl oluştuğunu, gelişim sürecini, bilim insanları çeşitli
araştırmalarla ortaya koymuşlardır.
Ulusların varlıklarını
sürdürebilmelerinde ya da ortadan kalkmalarında, oluşturdukları ortak konuşma
dilini sahiplenmede gösterdikleri özen, belirleyici bir etken olmuştur.
Günümüzde de ülkeler büyük bir kültür emperyalizminin tehdidi
altında bulunuyor.
Artık ele geçirmenin en kolay ve ucuz yöntemi kültürü, başata da
dili yok etmekten geçiyor. Bu yüzden hepimizin ortak görevleri arasında Türkçemizi iyi öğrenip konuşabilmek ilk
sırada yer almalı.
Televizyonlarda, radyolarda,
sokakta konuşulan dil hangi Türkçe
ya da ne kadar Türkçe? Geç kalırsak,
sıra yazı diline (ki geldi bile),
edebiyata, geleneklere ve göreneklere gelecek.
Kuralsız yazmayı marifet sayan kişileri, bilgisayar başında garip
bir dil kullanarak mesajlaşan gençleri, iş yeri tabelalarındaki yazıları, Türkçe isim kullanmayı ayıp sayan şirketleri kabullenmeye devam
edersek yakın gelecekte kendi dilimizi
konuşmayı tamamen unutacağız.
Yaygın kanının aksine doğru ve
güzel konuşmak sadece sanatçıların,
spikerlerin bundan para kazanan kişilerin değil, herkesin işi olmalı.
Başta politikacılar, öğretmenler, akademisyenler, gazeteciler olmak
üzere, bürokratlar, iş insanları, kamu ve özel sektör çalışanları
Türkçeyi artık gerçekten
sahiplenmeliler. Gelişmiş ülkelerde dil, özel yasalarla korunurken Türkiye’deki bu kargaşa anlaşılabilir gibi değil…
Ülke içinde konuşulan dilde
çeşitli söyleyiş farklarının olması hem
doğal hem de bir kültür zenginliğidir. Üstelik süreç içinde değişim ve gelişme kaçınılmazdır. Ama ortak
değerin ve temel kuralların korunması şartı ile.
“Hoşça kal”, “Güle güle”, “Görüşebilmek dileğiyle” demek yerine “bye bye”
ya da “adieu” demenin ne anlamı
olabilir ki?
Konuşabilmek sesle ilgili bir
eylemdir. Ses olmadan konuşma gerçekleşmez.
Bir dili hakkıyla konuşabilmek de
başlangıçta iyi ses çıkarabilmeyle ilgilidir.
O halde sesimizin niteliklerini
iyi bir seste aranan özellikleri, olası kusurları ve giderilme yollarını
bilmekle işe başlayabiliriz.
****
Son zamanlarda artık sanatçılar da, oyuncular da eskisi
gibi Türkçeyi doğru ve güzel konuşamıyor…
Önemsenmiyor, ilgilenilmiyor…
Fakat unutulmamalıdır ki yıllarca
ekranlarda kalan sanatçı ve oyuncular Türkçeyi doğru konuşanlardır. Bunun için
yıllarca eğitim almışlardır.
Bu nedenle artık eğitim şart!..
En kötü eğitim bile eğitimsizlikten iyidir,
diyebilir miyiz?
****
Türkçeyi doğru kullanmak,
performansınızı artırmak, kelimeleri ve harfleri doğru kullanmak için hemen Halk Eğitim Merkezi’ne ‘Diksiyon Kursu’
için başvuru yapabilirsiniz. Hem ücretsiz hem de alanında uzman eğitmenlerden
ders alabiliyorsunuz.
“Ben güzel konuşuyorum” diyerek bu
konuyu ihmal etmeyin. Bilinçli konuşmak ile bilinçsiz konuşmak arasında büyük
fark var.
***
Son Söz!
Ben de Mudanya Halk Eğitim
Merkezi’nde haftada bir gün ‘Diksiyon Kursu’nda eğitmenlik yapıyorum. İsteyen
bir ders misafir olarak katılabilir…
Bu yazı 14.11.2021 Tarihinde YeniDönem
Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder