Abartmayın zabitler!

Pazardaki meyve sebze fiyatları neden bu kadar yüksek?

Bir meyve-sebzenin tüketiciye gelene kadar satışlarından kimler kazanıyor?

Her seferinde üretici de tüketici de fiyatlardan memnun olmaz iken aracıların memnun olduğunu nereden çıkartıyoruz?

Bir sebzenin kısa tarihini yazalım bugün bu sayfaya…

*****

Böyle başlamıştım 2015’te yazdığım ‘domatesin kısa tarihi’ başlıklı yazıma…

Üretici domatesi yetiştirmek için önce bir sera kuruyor. Yağmur çamur demeden o domatesi yetiştirmeye çalışıyor. Rüzgâr çıkmazsa sel basmazsa Antalya'da domates yetişiyor. Tohum ekilir, sulanır, büyür, filizlenir domates olur. Sonra kilosu 50 kuruştan toplanır. 10 kilosu 5 lira yani. Bir işçi geçinebilmesi için günde 60 kilo toplamalı. (O zamanlar günde 20 lirayla geçinilebiliniyormuş!) Yer sahibi kilosunu 80 kuruşa alıcı bulabilirse ne ala… Hadi ben iyimser olayım. Sonuçta o kadar besledi büyüttü. Yağmura, sele, rüzgara karşı korudu. Biz onu 1 liradan alalım... ki, üreticimizin de yüzü gülsün.

Şimdi kaldı mı böyle iyi yürekli tüccarlar… Neyse devam edelim o günün şartlarına…

****

İlk aracı tüccar.

Malı topladı. Toplamak için çok bekledi, gezdi benzin yaktı, satın aldı. Eee hem masraflarını çıkarsın hem de biraz para kazansın değil mi? Hal alıcısına kilosunu 1.75 liradan satsa anca kurtarır diyelim.

O zamanlar 2 lira falandı tabi…

****

Haldeki satıcı da tüccardan malı alması için kamyon yolladı. Gidip malları aldırdı, işçi çalıştırdı, şoför gece-gündüz demeden Antalya’dan Bursa’ya geldi. Hale giriş parası da verdi. Malını serdi.  Bu kadar masrafı nasıl çıkartacak adam adlığı domatese biraz da kendi fiyat koymasın mı?

Ne kadarı kurtarır ki?  100 liralık benzin alıyor, 27 lirası benzine 8 lirası dağıtıcı firmaya geri kalan 65 lira da devlete veriyor zaten. KDV’yi de ekledik, oldu mu sana 3 lira...

O zamanlar 100 liralık benzinle nerelere nerelere gidilirdi… He he heyyy!

****

Sıra geldi pazarcıya…

Pazarcı hale gidiyor. Arıyor, tarıyor, en iyi domatesi en ucuza bulmaya çalışıyor. Saat 05.00… Bulduğu domatesi arabasına yüklüyor, en geç saat 7 buçukta pazarda oluyor. Tezgâhını bir güzel açıyor, domateslerini dizmeye başlıyor. Bir de bakıyor ki zabıta memuru gelmiş işgaliye parası istiyor. “Ben bu yeri alırken dünya kadar para saydım” diyemiyor haliyle mecbur veriyor. Domatesi dizerken bir bakıyor ki kasa da en az 2 kilo çürük var. Direkt çöpe atıyor. Akşama kadar kalacak olan domatesi de hesaplıyor, eh zararını da karşıladıktan sonra geçinmesi için gereken parayı da kazanırken, domates oluyor sana 5 lira.

Şimdi soruyorum burada kim kazanıyor?

*****

Bakın ben bu yazıyı 2015 yılının Nisan ayında yazmıştım. Okuyunca pek bir şey değişmediğini anlıyoruz.

Şimdi nereden geldik bu konuya?

Sosyal medyada zabıtaların marketleri denetlediğini görüyoruz.

Neymiş efendim, çiftçinin 1 liraya ürettiği armut, halde 4 lira markette 8 liraymış…

Neymiş, sütün kilosunu 4,75’ten üretici satıyormuş sen nasıl olur da 12 liraya 15 liraya süt satarmışsın…

Yahu hayatında hiç risk almamış, hiç esnaflık yapmamış, hiç gelir kaygısı taşımamış zabıta memurunun neyi ne kadar sattığında kazanç elde edebileceğini bilmemesine rağmen gelip ahkam kesmesine anlam veremiyorum.

Kaldı ki, zabıta memurunun azarladığı kişi asgari ücretle çalışan bir kasiyer yahu!..

****

Biraz abartmıyor musunuz beyler?

Şimdi ben size yine bir süt veya armut hikayesi mi anlatayım yani?



ÖZEL KUTLAMA

Acısıyla tatlısıyla 2021 yıl geçirdik… Çok bir şey değişmeyecek biliyoruz ama şimdi sırada 2022. yıl var. Herkesin yeni yaşı kutlu olsun… Yeni yılınız bir öncekini aratmasın…


Bu yazı 31.12.2021 Tarihinde YeniDönem Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir küçük incir meselesi vardı!

Mudanya Belediyesi'nin hiç mi suçu yok?

Çatısız evleri dönüştürün!